top of page

Bir Diş Hekimi Problemi Postür Bozukluğu ve Pilates

Biz diş hekimlerinin fakültenin ilk senesinden itibaren duyduğu bir sözcük; ergonomi. Fakültenin ilk dersleri, henüz daha diş hekimliğiyle ilgili pek bir şey öğrenmeye başlamadan ilk gördüğümüz derslerden birinin konu başlığı diş hekimliği ve ergonomi. Ergonomiyi ‘çalışılan ve yaşanan çevrenin insan özelliklerine uygun olarak tasarlanması’ disiplini olarak tanımlayabiliriz. Çok basit bir şekilde söyleyecek olursak ergonomi, çalışma alanının, aletlerin ve ekipmanların kullanımımıza uygun şekilde tasarlanması ile çalışma hayatımızı kolaylaştırıcı bir hale getirme yoludur.


Dünya Sağlık Örgütü 1977 yılında diş hekimliği tedavilerine uluslararası ergonomik bir standart getirdi. Bu standartta vurgulanan nokta doğru çalışma postürünün benimsenmesi oldu. Oturma postürümüzün yanı sıra diş hekimi ve hasta koltuğunun ergonomisi, çalışma alanın düzeni, kullandığımız aletlerin seçimi gibi birçok etken olduğunu biliyoruz. Bu konuyla ilgili fazla detaya girmek istemiyorum, tüm diş hekimlerinin ergonomi bilgilerinin tam olduğunu düşünüyorum çünkü fakülteye adım attığımız andan itibaren ergonomi ile ilgili her şey beynimize kazındı. İşlem sırasında çoğu zaman aklımıza geliyor ve postürümüze, oturma pozisyonlarımıza, hasta konumlanmasına, indirekt çalışma gibi etkenlere dikkat ediyoruz ya da etmeye çalışıyoruz.

Ancak şimdi klinik yaşamımızdaki bazı gerçeklere gelebiliriz. Buna şöyle diyebiliriz; hayaller-hayatlar.

Hayaller



Hayatlar



Ben bir kanal tedavisi uzmanı olarak itiraf etmem gerekirse bazen bu ergonomi bilgilerimi klinik kapısının dışında bırakarak işleme giriyorum. Neden diyecek olursanız tüm meslek hayatımı kanal tedavisi yaparak geçirdiğim ve genellikle arka bölgelerdeki dişlere işlem yaptığım düşünülürse tek amacım dişe ulaşmak ve kanal tedavisini yapabileceğim en iyi şekilde tamamlamak oluyor. O sırada asla göremediğim 27 numaralı distal çürüklü dişle uğraşırken boynumu şöyle tutayım, belim düz olsun, hastanın arkasına geçeyim indirekt çalışayım gibi kaygıları taşımaktansa, daha ne kadar eğilirsem dişi görebilirim ve ulaşımım biraz daha kolay olur diye düşündüğümü söyleyebilirim. Eğer bana ben çalışırken ergonomiye çok dikkat ediyorum asla kendime zarar verecek şeyler yapmıyorum diyorsanız önünüzde saygıyla eğiliyorum.


Aslında ergonomiye ne kadar dikkat edersek edelim çok dar ve kısıtlı bir alanda çalışıyoruz. Sürekli benzer ve tekrar edici hareketlerle işlemler yapıyoruz. Kas ve iskelet sistemimize mekanik stres oluşturan teknik aletler kullanıyoruz. Doğal olarak meslek hayatımızda yaş aldıkça diş hekimlerinin meslek hastalıklarından biri olan kas ve iskelet sistemi rahatsızlıklarımız oluşmaya başlıyor. Yapılan araştırmalar diş hekimlerinde kas ve iskelet rahatsızlıkları omuzlarda, boyunda, sırt ve bel bölgesinde, el, bilek ve dirseklerde ağrıyla ortaya çıktığını gösteriyor. Aslında bu bir çoğumuz için kaçınılmaz bir son.


Meslek hayatımın 7. Senesini bitirmek üzereyim. Daha önümde çalışabileceğim çok uzun bir yol olduğunu düşündüğümüz zaman evet diş hekimliği meslek yolunun başlarında sayılabilirim. Mesleğe ilk başladığım zaman tanıştığım benden yaşça büyük birçok meslektaşımın kas ve iskelet sistemi ağrılarından bahsettiğini duymaya başlamıştım. O zaman hep daha bu ağrıları yaşamak için önümde çok uzun yıllar olduğunu düşünürdüm. Ta ki 1 sene önce uzun çalışma saatlerimin sonunda boyun ve bel ağrılarım başlayana kadar. İşte o zaman bu olayın aslında dikkate almam gereken bir problem olduğunu, yaşla çok alakası olmadığını ve şimdiden önlem almaya başlamazsam yıllar geçtikçe ağrılarımın daha ciddi boyutlara ulaşacağını farketmeye başladım. Tamam bunu farketmek aslında o kadar da zor değildi esas şimdi ne yapmam gerekiyor, bu duruma nasıl bir önlem almalıyım bunu düşünmeye başlamalıydım.


Ben spor geçmişi olan bir insanım. Üniversiteden mezun olana kadar aktif voleybol oynadım. Ne zaman fakülte bitti hem uzmanlık eğitimi hem çalışma hayatı derken spor hayatımdan çıktı. Aslında çıkmak zorunda kaldı diyebiliriz çünkü spor yapacak zamanım kalmamıştı. Biraz yoğun çalıştığım için hayatıma tekrar spor sokacak zamanım olmadığına kendimi inandırmıştım. Derken ağrılarımın başlamasıyla aslında başka bir şansım olmadığını farkettim. İşte o zaman diş hekimleri için en iyi çözümlerden birinin pilates olduğunu öğrendim. Böylece pilates yolculuğum başlamış oldu. Yaklaşık 1 senedir haftada 3 gün pilatese gidiyorum. Aslında spor yapmak için yeterince vaktim varmış onu da görmüş oldum.




Ben pilates eğitmeni değilim, konuyla alakalı bir eğitimim de yok. O yüzden burda fazla bilgi paylaşmam doğru olmaz. Sadece pilatese başladıktan sonra hayatımda neler değiştiğine dair kendi deneyimlerimden kısaca bahsedebilirim. Öncelikle vücudumun esnekliğinin arttığını, postürümun düzeldiğini doğal olarak ağrılarımın azaldığını ve neredeyse sıfırlandığını yaşayarak farkettim. Tabi ki tüm bu sürecin güzel ve anlamlı geçiyor olmasında çalıştığımız pilates hocamızın da önemli olduğunu unutmamalıyız. O yüzden ilk adım kendimize çok iyi bir hoca bulmak olmalı. Gerisi kendiliğinden geliyor. Diğer taraftan hayatımdaki stres seviyesi ciddi oranda azaldı. Sonuçta uzun çalışma sürelerine sahip, insan sağlığı ile alakalı stresli bir iş yapıyoruz. Her ne kadar işin stresini üzerimizde taşımamaya çalışsak da bu o kadar kolay olmuyor o yüzden bu stresi atabileceğimiz bir alana ihtiyaç duyuyoruz. Tabi ki herkesin stres atma yolu aynı değildir, herkes spor yapmaktan hoşlanmayabilir. İlla spor yapacaksınız diye bir kaide de yok. İş stresini günlük hayatınızdan uzak tutmanın bir yolunu bulduysanız yeterli.


Pandeminin başlaması ile birlikte çalışma ortamımda olan hemen herkesin ortak bir sorunu olduğunu gözlemledim. Birçoğumuzun hayatı ev ve iş arasında sıkışmış durumda. Hayatımızda sosyalleşebileceğimiz, kafamızı dağıtabileceğimiz pek bir şey yok. Aslında buna vaktimiz var. Eğer siz de pilatese başlasam mı acaba diye bir düşünceye sahipseniz telefonunuzu alın ve evinize en yakın pilates stüdyosu bilgilerine bakmaya başlayın!


277 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page